Pazar, Aralık 09, 2012

Hayatın sundugu sıcakcık tarifler: Bulgar Ekmeği


Cumartesi sabah Zürich’ten Bern’e giden 7. 32 trenine binmişti. Az sonra inecekti. Ne kadar uzun zamandır trenle yol yapmadığını düşündü. Bern’de indiğinde diğer peronda bekleyen hızlı trenin Berlin’e gittiğini görüp „keşke şimdi o trende ben de otursaydım“ diye iç geçirdi. Sürekli koşturarak geçirdiği hayatında nefes aldığı, belki de kendince hayattan çaldığı vakitlerdi uzun tren yolculukları.
Sekiz saat sonra tekrar aynı noktadaydı. Eve dönmek için yetiştiği trene binip boş yer aramaya başladı. İlk girdiği vagonda yer olmayınca ikinci kata çıktı. İlk boşbulduğu dörtlüye bir bayanın yanına sorarak oturdu. Eve kadar bitirmek istediği kitabı çıkardı. Sabahta epeyce okumuş dönüşte biter artık diye sevinmişti. Karşıda oturan bayanda kitabının içindeki dünyalarda geziniyordu. Günün yorgunluğu ile pencereden dışarı bakıp dalıp gitmişti. Nereye mi öylesine boşluğa. Boşluğun derinliklerine. Ta ki biri „merhaba“ diyene kadar. Seminerde daha bu sabah tanıştığı fakat selamlaşmaktan başka konuşmadığı bolivyalı bayanın sesiydi bu. Bir „merhaba“ ile yanlarına oturan Patricia’ya hem sevinmiş hem üzülmüştü. Ona değil trende kitap okumak için kazandığını düşündüğü zamanı kaybettiğine.
Bir vakit sonra bu üç yolcu arasındaki sohbet koyulaşmş ve duygusallaşmıştı. Çünkü konu medya, politika, iş derken kitaplara gelmişti. Her biri okudukları kitaplardaki dünyaları diğerlerine anlatmaya başladı. Macaristan’daki gelincik tarlalarından, Fas’daki bir köydeki hayat, derken etkilendikleri anlar, hayaller vs.
Zürih’e ulaştıklarını gördüklerinde her üçü de birbirilerine bu tatlı sohbet için teşekkür etti. Farklı tempolarda eşyalarını topladılar. Biri eve, biri Chur’a, diğeri Zug’a gidecek trene yetişmek üzere vedalaştılar.
Birbirini tanımayan üç kişi karşısındakilerin hayatına dokunmuştu. Bu dokunuşdan hepsi etkilenmişlerdi. Sıcacık, yumşacık, hafifdi herşey. Trene bindikleri gibi ayrılmamışlardı.
Seri adımlarla istasyondaki kalabalığın içinden eve yürürken dışarıdaki eksi 2 derecenin aksine sımsıcak bir yürekle, yüzünde bir gülümsemeyle „Berlin’e gidip gelmiş kadar oldu“ dedi sessizce.“



 Karakazandan’ isimli siteden esinlenerek hazırlanan bu Bulgar Ekmeği tarifi sıcakken yumşacık dokusu ve bir bardak sıcak çay ile bir kahvaltı sofranızda afiyet mutluluk olsun!


Bulgar Ekmeği:
   1 su bardağı süt
   1 büyük yemek kaşığı tepeleme tereyağ
   ½ su bardağı sıvıyağ
   1 yumurta
   1 çaykaşığı tozşeker
   1 tatlı kaşığı tuz
   1 adet yaş maya
   yaklaşık 500-600 gr un
   100gr oda sıcaklığında tereyağı, katlara sürmek için

Yapılışı:
• Yumurtanın beyazı ve sarısını ayırın.
• Diğer malzemelerin hepsini yumurta sarısı ile birlikte yoğurun ve mayalanmaya bırakın.
• Mayalanan hamuru dört bezeye bölün.
• Her parçayı tekrar dörde bölün. 16 adet küçük beze elde edin.
• Dört tane bezeyi teker teker tabak büyüklüğünde açın.
• Her birine tereyağı sürün ve üst üste koyup rulo şekilde sarın.
• Bu şekilde dört rulo elde edin.
• Her bir ruloyu üçgen parçalara kesin.
• Yagladığınız ortaboy bir tepsiyi çok sık olmadan yerleştirin.
• Tekrar mayalandırın bir süre.
• Yumurta sarısı sürün ve 200° önceden ışıtılmış fırında pişirin.